Bir Psikiyatristin Gizli Defteri : “Bu kitap zihinsel hastalığı olan ve kendinde yardım alacak gücü bulanlara adanmıştır.”
“Bir
Psikiyatristin Gizli Defteri” bir zamanların çok satanlar listesinde gördüğümüz
kitaplardan. Fakat ben bahsi geçen kitabı üniversitede bu dönem Gelişim
Psikolojisi dersini aldığım öğretim üyemizin verdiği listede görüp okudum.
Kitabın dili
öyle kolay anlaşılır ki okurken birbiri ardına gelen hikayeler zihnimi hiç
yormadı. Çok satanlar listesine girmesine bu yüzden hiç şaşırmadım. Bununla
birlikte, anlatılan öykülerde öyle farklı psikolojik sorunları olan hastalarla
karşılaşıyoruz ki kuramlardan çıkıp gerçek hayatla yüz yüze getiriyor kitap
bizi. Psikoloji bölümünden mezun olacak öğrencilerin ve psikiyatri bölümünü
seçip bu dalda uzmanlaşacak hekimlerin mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum.
Ben okurken birçok kavram öğrendim, şaşırdım ve hepsinin üstünde psikoloji
bilimine bir kez daha hayran oldum.
Koltuğun Öbür Tarafından Hikayeleri Dinlemek
Gary Small, University of California, Los Angeles (UCLA)’da psikiyatri profesörü. Otuz yıllık psikiyatristlik
deneyimini anlattığı kitapta psikolojiyle ilgili çeşitli bilgiler verirken bir
yandan bizi kendi hayatına dahil ediyor. Boston’da Harvard Üniversitesi’nde 1979
senesinde bu dalı seçtiği günlerde ilk hastasıyla buluştuğunda biz de onun
kadar tedirgin ve heyecanlı hissediyoruz.
Psikiyatrinin hem hekimlerin hem hastaların
gözünde aşağılanan bir alan olduğunu görüyoruz. Bugün bu ön yargı biraz da olsa
azalmış bulunmakta. Tabii ki bunda psikiyatristlerin yazdığı ilaçların
etkilerini insanların kendi hayatında görmesi de var. Gözle görülen bu etki
sayesinde az da olsa saygı duyulan bir alan haline geldi psikiyatri. Psikoloji bilimi
içinse bu etkiyi hala tam olarak göremiyoruz. Fakat psikiyatrsitlerin de ilaç ile akut
bir müdahale ettikten sonra sorunun kaynağına inme çabasında olduğu çoğu insan
tarafından görmezden gelinen bir gerçek.
1979 yılında Harvard’da başlayan mesleki
kariyerine Los Angeles’ta devam ediyor Dr. Gary Small. Biz de bu süreçte kariyerinde
ilerlemesine, evlenmesine, çocuklarının olmasına şahit oluyoruz. Yazar tüm bunları anlatırken hikayenin merkezine
kariyerini koyuyor. Bunu kitabın İngilizce orijinal isminde de anlıyoruz.
Çevirmenler belki heyecan uyandırıp okuyucuyu çekmeye çalıştıkları için kitabın
başlığını “Bir Psikiyatristin Gizli Defteri” olarak çevirmişler. Fakat orijinal
adı “The
Other Side of the Couch” en basit haliyle Koltuğun Diğer Tarafı olarak çevirdiğimizde bile kitabın bize
vermek istediği mesajı daha iyi anlıyoruz.
“İnsan nasıl ansızın konuşma kabiliyetini yitirecek kadar sinirlenir?
Kel kalana dek saçını yolar? Ya da sırf bayılan birini gördüdiye bayılır? Bu tür
sorular daima merakımı uyandırmıştır.”
Kitapta anlatılan on beş hikayede aslına
bakarsak psikolojiye dair her şey var. Çocukluğumuz, korkularımız, rüyalarımız,
zihinsel hastalıkları olan insanlar, zihinsel hastalıklarımız, anne
babalarımız, görünen ve görünmeyen yüzüyle insanlar. Dışarıdan bakıldığında çok başarılı bir
avukat, film yapımcısı yada doktor olan insanlar. Bazen psikoterapistlerin
kendisi.
Öyle tanıdık ki öyküler. Zihinsel hastalıkları
insanlar ölüm gibi kendilerinden uzak tutarak düşünmek isterler. Oysa hayatın
kırılgan dengesinde eğer biraz da şanssız bir çocukluk ya da ergenlik
yaşadıysak o çok uzak tutmak istediğimiz çemberin ortasında buluruz kendimizi.
Korkup bastırarak saklanmayı tercih ettikçe çözümü de erteleriz yalnızca.
“Bir
Psikiyatristin Gizli Defteri” tecrübeli
ve bilge bir öğretmenin anlattığı bir ders gibi. Kendine, hastalarına ve hayata
dair. Terapi odasından insan ruhuna aralanan bir kapıyı açmak isterseniz okumaya
değer.
Yorumlar
Yorum Gönder