Sosyal Duygunun Gelişiminde Bireysel Psikoloji

Alfred Adler ve Bireysel Psikoloji


Alfred Adler’in Sosyal Duygunun Gelişiminde Bireysel Psikoloji kitabını elektronik kitap formatında okuma fırsatını yakaladım. Okurken çeviri sebebiyle ilerlemekte biraz zorlansam da yazarın çok doğru noktaların altını çizdiğini düşündüm ve iyi ki bu kuramcıyı tanımışım bu kitabı okumuşum diye geçirdim içimden. 

Kitapta ilk dikkatimi çeken  Adler’in kendi hayatı ile psikoloji alanındaki fikirlerinin iç içe geçmişliğiydi. Tıpkı Fenomenolojik Benlik Kuramı’nı ortaya atan Carl Rogers , İhtiyaçlar Hiyerarşisi ile ünlenen Abraham Maslow gibi. Adler’de kendinden yola çıkarak insanı anlatmayı seçmişti. Goethe'nin de söylediği gibi : "İnsan kendini yalnızca insanda tanır."Bu bakımdan, kendi hayatına dair gözlemleri aldığı eğitimle birleştiren Adler’i ve kitabı anlamak için birkaç cümle ile kuramını incelememiz gerektiğini düşünüyorum. 

 "Bireyin Hayatın Manasını Anlamasında En Etkili Yol; Onun Kendi Psikolojisini Çözmesi ve Bunun Işığında Sosyal Hayatta Kendine Ait Yeri Almasıdır."

Freud ile birlikte uzun yıllar çalışan Adler, tıpkı Freud gibi çocukluk döneminin kişilik gelişimindeki en önemli faktör olduğuna inanır. Adler toplumsal ilginin bireyin psikolojisini şekillendirme ki etkisini savunduğu fikirleri ile döneminin önde gelen isimleri olan Freud ve Jung’tan ayrılır. Freud’a göre insan hayatında en önemli rol oynayan öğe haz kavramı iken Adler’e göre insan denen varlık bütünü ile bir amacın etkisi altındadır. Adler’in sosyal duygu (social interest)  olarak adlandırdığı kavram kişinin etrafında olup biten dünyaya sergilediği tavrı belirler.

“Sosyal ilgi insanlığa daha iyi bir gelecek sağlamak için gösterilen çabayı ifade etmektedir. Çocukluktan başlayarak, toplumda bir yer edinme, ait olma duygusu kazanma ve topluma katkıda bulunma için verilen uğraşlar toplamıdır.”

Adler, Sosyal Duygunun Gelişiminde Bireysel Psikoloji’de yukarıda aktarılan temel üzerinden on beş alt başlık altında görüşlerini açıklamıştır.



Bireysel Psikoloji Bir “Değerler Psikolojisi”dir : Sosyal Duygu, Aşağılık Duygusu, Üstünlük Kompleksi, Ödünleme Eğilimi

“Uzun zamandan beri hayatın bütün sorunlarını şu üç probleme bağlamayı düşündüm: sosyal hayat, mesleki görevler ve aşk. Bunlar gelip geçici problemler olmayıp, sürekli karşımıza çıkan zorlayıcı isteklerde bulunan kaçınılmayan problemlerdir. Zira, bu üç soruna karşı tavrımız, hayat stilimize göre verdiğimiz bir cevaptır. Bu sorunlar kendi aralarında sıkı sıkıya birbirlerine bağlıdır. Çözümleri için yeterli bir sosyal duyguyu zorunlu kılmaktadır.”




Adler’in kuramında açıkladığı şekliyle sosyal duygusunu sağlıklı şekilde gelişmiş bir birey hayatın temel olarak bölümlediği bu üç alanında karşılaştığı zorlukları çözümlemede zorlanmaz. Peki sosyal duygunun temeli nerede nasıl şekillenir? Çocukluk döneminde anne-babanın tutumuyla ama özellikle annenin tutumuyla şekillenir.

“Bütünün bir parçası olarak, çocuğu ortak hayata katılmaya ve dış dünya ile yerinde ilişkiler kurmaya zorlayan ilk iç tepkiler, sosyal gelişmenin “ilk yakın” gibi düşünülen anneden hareket eder. “



Annenin iki yönden yanlış tutumu çocuk için kötü sonuçlar doğurur. Bunlardan birincisi çocuğu yerine hareket eden, düşünen, konuşan anne çocuğun bütün gelişme imkânlarını felce uğratır. Çocuk oldukça kısa bir zamanda kendisini olayların merkezinde görmeye başlar. İkincisi ise çocuğun ihmal edilmesi sosyal duygusunun gelişmesini zorlaştırır. Bu iki yanlış tutum neticesinde sosyal duygusu temelden zedelenen çocuk hayatın ileri ki aşamalarında sorunlarla karşılaşır. Annenin yanlış tutumuyla birlikte çocukluk döneminde karşılaşan belirli fiziksel hastalıklar da yine çocuğun sosyal duygusunun gelişimini sekteye uğratır. (Tıpkı çocuklukta Raşitizm hastalığına yakalanan Adler gibi)


"Aşırı Derecede Hassasiyet Aşağılık Duygusundan Meydana Gelmektedir."

Adler, sosyal ilginin temellendirdiği kuramını açıklarken yararlandığı diğer kavramlar aşağılık duygusu, üstünlük kompleksi, ödünleme eğilimi gibi kavramlardır. Aşağılık duygusunu çocuğun yetenekleri ölçüsünde ilk yapıcı güdü olarak tanımlar:"Aşağılık duygusu durumlara göre değişen bir uyum hareketidir." Fakat aşağılık duygusu sosyal duygunun yetersizliği şiddetlenen bir ifade şekli haline gelirse sosyal bir problem haline gelir.“Sıkıntı,utangaçlık,sessizlik,kötümserlik gibi karakter özellikleri uzun zamandan beri başkaları ile yeterli münasebetlerin kurulmadığını gösterir.”

 Üstünlük kompleksi ise aşağılık duygusunun doğurduğu bir davranış şeklidir. Ödünlemenin sözlükteki tanımına bakacak olursak bir eksiklikten dolayı başka bir konuda abartılı davranmak diye tanımlanır. Aşağılık duygusunu bir şekilde kamufle etmek yada ödünlemek için birey üstünlük kompleksini geliştirir.Kibirlilik, aşırılığa kaçan kadınlık ve erkeklik halleri, kendini gereğinden fazla beğenme tutumları ile örneklendirir üstünlük kompleksini.  Uçlarda yaşanan öfke duygusu, gürültülü gülme alışkanlığı, karşı tarafın konuşmamalarını dinlememe hali, duygusal aşırılıklar da Adlere göre aşağılık duygusunu gösteren hallerdir. 

 Adler'in bireysel psikoloji kuramı yukarıda açıklanan kavramlarla geliştirilse de bence teoride ki  en önemli etmen insanın tamlık eğilimidir. Tam da bu sebepten önemlidir amaçlardır. Freud'a göre yaşam enerjisi olan çi: saldırganlık ve cinsellikten beslenir. Adler ise insanın kendini tanıdıktan, anladıktan, sosyal hayattaki yerini aldıktan sonra bir amaca hizmet etmesini savunur. Böylelikle insan bütüne hizmet eder.  Kitapta "Vücut ve Ruh Problemleri" başlığının hemen altında yazan cümle bu fikri özetler : 

" Madde adını verdiğimiz her şey  bir bütün haline gelme eğilimini göstermektedir."



Yorumlar

Popüler Yayınlar