İNSAN OLMANIN PSİKOLOJİSİ

Abraham Maslow, ortaya attığı ihtiyaçlar hiyerarşisi kavramı ile ünlenmiştir. Bu hiyerarşide insanın ihtiyaçları beş kategoride toplanır. En yaygın gösterimiyle bir piramidin tabanından uç noktasına kadar ayrılan bu kategorik yapıda alttaki ihtiyaç giderilmeden bir üst tabakaya geçiş sağlanmaz. Söz konusu ihtiyaçlar piramidi fizyolojik ihtiyaçların tatmini ile başlayıp insanın kendini gerçekleştirmesi ile tamamlanır.



İnsan Olmanın Psikoloji’sinde popüler bir terim olan ihtiyaçlar hiyerarşisi kavramının temelini oluşturan düşünceleri aktarılıyor okurlara. Maslow, Hümanist (İnsancıl ya da Bütüncül Psikoloji ) Psikoloji’nin Rogers ile birlikte temelini oluşturan iki önemli düşünürden biri. 1960’lı yıllarda oldukça popüler olan bu akım, psikanaliz ile davranışçı ekolü farklı yönleriyle eleştirip yeni bir yorum getiriyor. Maslow’un yazdıklarını okurken bu eleştirileri oldukça açık bir şekilde görebiliyoruz. Görmenin bir adım ötesinde, İnsan Olmanın Psikolojisi’nde psikoloji biliminde kaybolan insan değerini ortaya çıkarmaya çalışıyor Maslow. Davranışçı ekolde çevre ve uyaran arasında gözlenebilir davranışlar üreten bir makinedir organizma. Psikanalizde ise bilinçaltı süreçlerin bir kurbanıdır.  Hümanist Psikoloji ise bireyi anlarken ve açıklarken insana dair kavramları öne çıkarır : farkında olmak,seçim yapmak, sorumluluk almak, kendini gerçekleştirmek gibi.  



            Maslow’un aktarmak istediklerine paralel olarak kitaptan dört farklı konu başlığı çıkarımında bulundum. Psikoloji ile ilgili olarak doğru bilinen yanlışları okuyormuşum gibi hissettim bu cümlelerin altını çizerken. Bu da bazı ekollerin ve fikirlerin eleştirilmeden doğru kabul edilecek denli yaygın bir ön kabullenişi olduğunu bize göstermekte. Abraham Maslow’un İnsan Olmanın Psikolojisi kitabı insanın içsel doğasını anlatmaya yönelik çabasının bir ürünü. Kendi yaşamlarımızı yönetebilme şansına sahip olduğumuzda takdirde daha sağlıklı, üretken ve mutlu olabileceğimiz şansını bize hatırlatarak.



Psikoloji Bilimi : “Hastalıktan” Nasıl Kurtuluruz Fikrinden Fazlası

            Kitapta bana göre vurgulanan en önemli düşüncelerden biri psikolojinin yalnızca ruhsal hastalıklarla özleşmemesi gerektiği.  Sağlıklı olanı açığa çıkarmak fikrini psikoloğa giden bir insanla özleştiremeyiz düşününce. “Yalnızca ruhsal durumunda çeşitli problemleri olan insanlar gidebilir terapiye” fikri böylesine yaygınken Maslow’un bu eleştirisini haklı bulmamız imkansız.

“Her birimizin kavraması gereken yaşamsal ve dokunaklı bir gerçek var: Türümüze özgü erdemlerden her uzak düşüşümüz, kişinin kendi doğasına karşı işlediği her suç, ayrıcalıksız herkes bilinçaltımızda bir iz bırakır ve kendimizi küçük görmemize neden olur. Karen Horney bu bilinçdışı algılama ve anımsama eylemini çok yerinde bir anlatım ile “kaydetme” olarak tanımlar. Bizi utandıran bir davranışımız hanemize kara bir leke olarak “kaydedilir” ; dürüst, güzel ve iyi davranışlarımız ise olumlu birer puan olarak. Sonuçta terazinin kefesi bir tarafı gösterir. Ya özsaygımız artar ve kendimizi benimseriz ya da küçük görür, aşağı, değersiz ve sevgiden yoksun hissederiz.

Bu bakış açısı Freudcu anlayışı yadsımaz. Kısa ve öz bir şekilde açıklamak gerekirse, Freud bize psikolojinin hastalıklı yönünü gösterdi ama artık sağlıklı yanını da açığa çıkarmamız gerekiyor. Belki de bu sağlık psikolojisi yaşamlarımızı denetleme ve geliştirmemizde, daha iyi insanlar olmamızda bizlere daha çok yardımcı olacaktır. Bu yöntem belki de, “hastalıktan nasıl kurtuluruz” diye sormaktan çok daha fazla yarar sağlayacaktır bizlere.”





Olumsuz Duygular Her Zaman “Olumsuz” Mudur ?

Maslow’un bize sunduğu bir diğer önemli eleştiri “olumsuz” olarak nitelendirilen duygular üzerine. Psikoloji bilimine yapılan etiketleme duygular içinde yapılıyor. Maslow, bizlere soruyor olumsuz duygular insanlar için her zaman “olumsuz” mudur?


“Alışılagelmiş bakış açısı ile kişilik sorunları istenmeyen sorunlar olarak değerlendirilmişlerdir. Çatışma, kargaşa, vicdan azabı, kaygı, depresyon, düş kırıklığı, gerilim, utanç; kendini cezalandırma, aşağılık ya da değersiz duyumsama her durumda ruhsal acılara neden olurlar. Eylemlerin verimliliğini düşürürler. Denetlenemezler. Bu durumda da kendiliğinden hastalıklı ve kötü olarak algılanır ve olabildiğince çabuk “iyileştirilirler” .

Gel gör ki tüm bu belirtilere sağlıklı ya da sağlıklı olma yolunda ilerleyen insanlarda da rastlanır. Acaba suçluluk duygumuzu yenmemiz gerekiyor mu? Varsayalım ki güçlerinizi dengelediniz ve artık uyumlusunuz. Evet denge ve uyumluluk acıyı azalttığı için iyi olabilir; ama belki de daha yüce bir ideale doğru ilerlemenizi engellediği için kötüdür.

Yeteneklerini körelten, doğuştan ressam olup da hisse senetleriyle boğuşan, akıllı olan ama aptalca bir yaşam sürdüren, doğruyu görüp de ağzını açmayan, yürekliliğini öldürüp korkaklaşan tüm insanlar içten içe kendilerini aldattıklarını ve bu nedenle de kendilerini aşağı gördüklerini hissederler. Sonuçta, yaşanan kendini cezalandırma durumu yalnızca nevroza da yol açabilir; doğru olanı yapmaya başlamanın sonucunda yenilenmiş bir yürekliliğe, haklı bir öfke ve artan bir özsaygıya da. Kısacası, gelişim ve ilerleme acı ve çatışma ile sağlanabilir.”


Eksiklik Güdülenmesi ve Gelişim Güdülenmesi

            Organizmayı davranışa iten mekanizma olan güdülenmenin kök saldığı neden önemli midir? Maslow’a göre önemli. Çünkü insan ancak eksiklikle duyduğu güdülenmeleri tamamlandığında gelişim güdülenmesine girebiliyor. Kendi potansiyelini gerçekleştirme yolunda ilerleyen insanları düşündüğümüzde eksikliklerinden çoktan sıyrılmış olduklarını görüyoruz.

Eksiklik güdülenmesi

“Temelde bünyenin eksikliğini duyumsadığı ve kişinin sağlığı için doyurulması gereken gereksinimlerdir. Dahası bu gereksinimler kişinin kendisi dışındaki insanlar tarafından doyurulmalıdır. Burada ele alınan açıklama doğrultusunda ve diğer çok farklı bir güdülenme tipi ile arasındaki ayrımı belirginleştirmek için bu gereksinimleri eksikler ya da eksiklik gereksinimleri olarak adlandıracağım. Hiç kimse iyodin ya da C vitaminine “gereksinim” duyduğumuz gerçeğini yadsımayacaktır. “Sevgi”ye duyduğumuz gereksinimin de aynı sınıfa girdiğini anımsatmak isterim.”

Gelişim Güdülenmesi

“Gelişim, yalnızca temel gereksinimlerin tamamıyla ortadan kalkana değin doyurulması bağlamında değil, bu gereksinimlerin dışında ve üzerinde yer alan belirli gelişim güdülenmeleri, yetenek, kapasite, yaratıcı eğilimler, yapısal gizilgüçler olarak anlaşılacaktır. Bu yaklaşım, temel gereksinimler ile kendini geliştirmenin, çocukluk ile olgunluğun çeliştiğinden daha fazla çelişmediğini görmemize de yardımcı olacaktır. Biri diğerine aktarılmaktadır ve bir diğerinin gerekli önkoşuludur.”





Doruk Deneyim

Maslow, en yüksek düzeyde mutluluk ve doyumun yaşandığı bu anlara doruk deneyim adını verir.

“Doruk deneyimlerde kişi kendini diğer zamanlara göre daha bütünleşmiş (birleşmiş, tam, tek parça) duyumsar. Ayrıca (gözlemciye de, aşağıda açıklandığı gibi) daha bütünleşmiş görünür. Örneğin bölünme ve ayrılma, kendine karşı savaşım verme azalmıştır. Kendisi ile daha barışıktır. Deneyimi yaşayan benlik ile gözlemleyen benlik arasındaki ayrım silikleşmiştir. Tüm parçaları birbiri ile daha uyumlu ve verimli bir düzen içerisinde işlemektedir. İç sürtüşme azalmış, sinerji fazlalaşmıştır. Bütünleşmenin ve koşullarının özellikleri aşağıda ele alınmaktadır.”

Doruk deneyimi anlamamız piramidin en üst kategorisindeki insanı anlamamız için anahtar kavram diyebiliriz.


“Doruk deneyim, kendi iç değerini taşıyan bir kendini onaylama, kendini doğrulama olarak duyumsanır. Yani, araç-deneyimi olarak değil erek-deneyimi olarak adlandırabileceğimiz bir kendi-içinde-erekliliktir. Öylesine değerli bir deneyim, bir açığa vurma olarak duyumsanır ki, bu deneyimi geçerli kılmaya çalışmak bile saygınlığından ve değerinden bir şeyler alıp götürür.”

Yorumlar

Popüler Yayınlar