Viktor E.Frankl : İnsanın Anlam Arayışı

“Derken trenin hızı kesildi, bir ana istasyona yaklaştığımız anlaşılıyordu. Ansızın, kaygılı yolcuların arasında bir nida yükseldi: “Bir işaret var, Auschwitz!”. O anda herkesin kalbi duracak gibi olmuştu. Auschwitz adı, dehşet verici olan her şeye karşılık geliyordu: Gaz odaları, krematoryumlar (ölü yakma odaları), katliamlar. Tren sanki tereddüt edercesine sanki yolcularını o ürkütücü kavrayıştan olabildiğince uzun süre korumak istercesine ağır ağır yoluna devam etti Auswitz!”

 İnsanın Anlam Arayışı, Viktor E.Frankl’ın 30’un üzerinde dile çevrilen ve 15 milyondan fazla satan bir başucu kitabı. Frankl, İkinci Dünya Savaşı sırasında, toplama kamplarında yaşadıklarını daha sonra kendi öğretisi ile birleştirerek İnsanın Anlam Arayışı’nı yazıyor ve yazdığı günden bugüne en çok satılan kitap listelerinde yerini alıyor. Yazar kitabın önsözünde yaşadıklarını yazma sorumluluğunu hissettiğini çünkü umutsuzluğa yatkın olan insanlara yararlı olabileceğini belirtiyor ve ekliyor  “Bunu izleyen bölümler, Auschwitz Toplama Kampı’ndan çıkarılacak bir dersi almanızı sağlarsa, sevgili okurum, bu önsöz yazısı da amaçlanmayan bir bestseller kitaptan çıkarılacak bir ders verebilir” .




Kitabın içeriğine geçecek olursa iki ana bölümden oluşuyor. Birinci bölümde toplama kampı deneyimlerini anlatıyor yazar. Kendi ifadesiyle, milyonlarca tutuklunun tekrar tekrar yaşadığı kişisel deneyimlerin özeti ve ortalama bir tutuklunun zihninde canlandırdığı canlandığı şekilde, bir toplama kampındaki gündelik yaşam nasıl bir şeydi sorusunun cevabı niteliğinde. İkinci bölümde ise önsözde belirttiği haliyle birinci bölümden damıtılabilecek bir derse indirgenebilen; Logoterapi teorilerinin varoluşsal doğrulanması olarak sunuluyor.




Toplama Kampı Deyimleri:Bu Bir Toplama Kampının, Orada Bulunup Da Sağ Kurtulmayı Başaranlardan Birisi Tarafından Anlatılan İç Öyküsüdür

“Bu öykünün konusu, zaten yeterince anlatılan (yine de yeterince inanılmayan) büyük dehşetler değil, yaşanan sayısız küçük acılardır.”

İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanılanlar çok sayıda kitaba ve filme konu olmuştur. İnsanlık tarihinde iz bırakması gereken ancak bu yolla tekrarının yaşanmasını önleyebileceğimiz bu vahşete Viktor Frankl, bir toplama kampından tanıklık ediyor. Toplama kampına götürülen, şans eseri gaz odaları ve krematoryumlardan kurtulan bir bireyin ve ona bağlı olarak bu topluluğun içinde bulundukları duruma içerden bakıyoruz.

Toplama kamplarına varan tutsakların ölüm kampının getirdiklerini karşısında yaşadıkları ilk şok . Yaşam şartlarına alışmak için gelen ikinci evre olan nisbi duyarsızlık evresi. Bu evre tutukluyu, her gün ve her saat karşı karşıya olduğu dayağa karşı duyarsızlaştıran bir duruma getiriyor. Sonrasında yaşanan ise ya pes edip vazgeçmek oluyor hayatından ya da bir şekilde umut edip bırakmamak ucunu.


Tıp eğitimi alan Frankl kampta gördüklerini şu sözcüklerle ifade ediyor. “Aramızda tıp mesleğinden olanların ilk öğrendiği şey buydu: “Kitaplar yalan söylüyor!” İnsanın, şu kadar saat uyumaksızın yaşayamayacağı söylenirdi. Kesinlikle yanlış!” İnsanın dayanabileceği şeylerin örneklerini görmek okurken bizi de şaşırtıyor. Oysa bugünkü modern dünyada kitleler Duygu Asena’nın yazdığı gibi yaşamında eksik olanı, her şey sanıyorlar. Hiçliğe mahkûm edilen, kimlikleri, yaşamları mahvedilen üstüne üstlük çeşitli eziyetler altında aç kalarak, temel barınma şartları bile verilmeden ağır işçilik yapan esirlerin hayatta kalma mücadelesi hiç görmediğimiz bilmediğimiz bir resim. Bakması çok zor bir resim olsa da bence bakmamız gerekiyor ki bütünü görebilelim.


İkinci Bölüm: Genel İlkeleriyle Logoterapi

Birinci bölümü ikinci bölüme bağlayan kısım temel anlamda psikoloji. Çünkü yazar kitapta genel olarak kendisini ve tutukluların içlerinden geçtikleri ruh hallerini anlatıyor.   Kampta hezeyan nöbetleri geçirenler, duayla ruh çağıranlar,  yaşamından ümidini kesip bir sabah uyandığı yerden kalkmayan esirler.  Frankl ise kendisi gibi bir toplama kampında olan karısının hayaline, kendi inançlarına ve içinde bulunduğu durumda bile doğanın eşsiz güzelliğine sığınıyor. Buradan yola çıkarak insan özgürlüklerinin sonuncusun belli koşullar altında insanın kendi tutumunu belirlemesi kendi yolunu seçmesi olduğunu belirtiyor.

“Bir insanın kendi kaderini ve içeriği olanca acıyı kabul ediş yolu, kendi davasını seçiş yolu, ona, en ağır koşullar altında bile, yaşamına daha derin bir anlam katma fırsatı verir. Ya da bu şiddetli kendini koruma kavgasında kişi, kendi insan onurunu unutup bir hayvan düzeyine inebilir. Burada, insanın, zor bir durumun sunduğu ahlaki değerlere ulaşma fırsatlarından yararlanma ya da vazgeçme arasındaki seçimi yatmaktadır. Bu da, o insanın acılarına değip değmediğini belirler.

Bu varsayımların, dünyalık ve gerçek yaşamdan çok uzak olduğunu düşünmeyin Ancak az sayıda insanın böylesine yüksek ahlaki standartlara ulaşma yetisine sahip olduğu doğrudur. Onca tutukludan sadece birkaçı içsel özgürlüklerini tamamen koruyabilmiş ve acılarının sağladığı değerlere ulaşabilmiştir.”



Logoterapi tam da bu noktadan doğmuştur diyebiliriz. Logoterapiye göre kişinin kendi yaşamında bir anlam bulma arayışı, insandaki temel güdülendirici güçtür. Bir yöntem olarak ise hasta, yaşamının anlamıyla karşı karşıya getirilir ve bu anlama yönlendirilir. Ve hastanın bu anlamın farkına varmasını sağlamak, nevrozunu yenebilme yetisine de katkıda bulunur. Logoterapi geçmişten çok gelecek üzerinde, yani hasta tarafından gelecekte yerine getirilecek anlamlar üzerinde odaklaşır. İkinci kısımda ayrıntılı olarak logoterapinin kavramları açıklanmıştır. Varoluşsal boşluk, ortak nevroz, bir teknik olarak logoterapi gibi başlıkların altında bazı otoritelerce “Üçüncü Viyana Psikoterapi Okulu” olarak da adlandırılan bu teorinin açılımlarını okuyabilirsiniz.



Son söz olarak, kitabı tanımlayacak iki kelime söylemem gerekse gerçekçi ve samimi derdim. Kullanılan dil, anlatılan hikâyeler, aktarılan duygular öyle gerçek ve samimi ki bitirdiğinizde etkilenmemeniz imkânsız. Kitabın önsözünde de belirtildiği gibi çağdaş varoluşçu analizin Dr.Frankl’e özgü yorumlanışı olan logoterapi’nin yer alması da bir diğer olumlu özellik. İnsanın Anlam Arayışı, her yönüyle okunması gereken kitaplar listesinde yer almayı hak ediyor. 




Yorumlar

  1. Logoterapi yaşam anlamını keşif yöntemlerini güzel sınıflandırmaktadır. İnsanların en çok tercih ettiği anlam arayış yolu bir şey yaşayarak ya da bir insanla etkileşerek olmaktadır. Kendi yaşam anlamını keşfedememiş bir insanla etkileşmek bizim yaşam anlamımızı keşfetmemize yardımcı olur mu peki?
    Bu etkileşim ya anlamsızlık içine sürüklerse bizi...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar